Asetabuler Displazi Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Asetabuler Displazi Nedir? Belirtileri ve Tedavisi

Kalça Eklemine Sessizce Zarar Veren Bir Yapısal Bozukluk

Asetabuler displazi, kalça eklemini oluşturan “asetabulum” adı verilen kalça yuvasının anatomik olarak yeterince gelişmemesi ve femur başını yeterli düzeyde sarmaması durumudur. Bu durum, kalça ekleminin stabilitesini bozarak, zaman içinde eklem yapılarında hasara, labrum yırtıklarına ve erken yaşta kalça kireçlenmesine (koksartroz) yol açabilir. Hastalık doğumsal kökenli olabileceği gibi, bazı kişilerde hafif formları genç erişkinlik dönemine kadar fark edilmeden ilerleyebilir.

Bu içerikte, asetabuler displazinin ne olduğunu, nasıl belirtiler verdiğini ve hangi tedavi yöntemleriyle kontrol altına alınabileceğini ayrıntılı biçimde ele alıyoruz.

Asetabulum ve Femur Arasındaki Dengenin Önemi

Sağlıklı bir kalça eklemi, femur başının asetabulum (kalça yuvası) içinde simetrik ve sıkı bir şekilde oturduğu, hareket sırasında temas yüzeylerinin eşit dağıldığı bir yapıdır. Asetabuler displazide ise bu denge bozulmuştur. Kalça yuvası ya küçük, sığ ya da yatay pozisyondadır. Bu durumda femur başı eklemde yeterince desteklenemez.

Desteksiz kalan femur başı, zaman içinde eklem kenarlarına baskı yapar. Bu durum, labrum adı verilen kıkırdak halkada yırtıklara ve eklem yüzeyinde kıkırdak kaybına neden olur. Sonuç olarak, kişi genç yaşta kalça ağrıları yaşamaya başlar ve ilerleyen yıllarda kireçlenme gelişebilir.

Asetabuler Displazi Neden Olur?

Bu hastalık genellikle doğuştan gelir ve kalçanın embriyolojik gelişimi sırasında oluşan bir bozukluktan kaynaklanır. Doğumdan sonra yapılan topuk testleri ve kalça ultrasonları ile bu durum tespit edilebilir. Ancak bazı vakalarda hafif displaziler çocukluk döneminde fark edilmeden erişkinliğe kadar gelebilir.

Diğer risk faktörleri arasında:

  • Kız cinsiyet (erkeklere göre daha sık görülür)
  • Genetik yatkınlık
  • İlk doğumda zor doğum hikayesi
  • Doğum sonrası uzun süre kundaklanma
  • Bebeklikte kalçaların yeterince hareket ettirilmemesi

yer alır. Ayrıca displazinin semptom vermeyen, subklinik formları da vardır. Bu formlar çoğu zaman 20’li–30’lu yaşlarda başlayan kalça ağrısı şikâyetiyle ortaya çıkar.

Belirtileri Nelerdir?

Asetabuler displazi belirtileri hastalığın şiddetine göre değişiklik gösterebilir. Erken evrede sadece egzersizle gelen kalça ağrısı varken, ilerleyen dönemlerde hareket kısıtlılığı ve topallama gibi daha belirgin bulgular oluşabilir.

En sık görülen belirtiler şunlardır:

  • Kalçanın ön veya yan tarafında, özellikle kasık bölgesine yayılan ağrı
  • Uzun süre ayakta durma veya yürüme sonrası ortaya çıkan sızlama
  • Oturup kalkarken batıcı tarzda ağrı
  • Kalçadan gelen “klik” veya “takılma” sesi
  • Yokuş çıkarken ya da koşarken artan rahatsızlık hissi
  • İleri vakalarda topallama ve bacak boyu farkı hissi

Bu belirtiler, özellikle tek taraflı ise, genellikle kişinin bir bacağına daha fazla yük binmesine neden olur. Bu da zamanla bel ve diz ağrılarına yol açabilir.

Tanı Nasıl Konur?

Tanı, ayrıntılı fizik muayene ve radyolojik incelemelerle konur. Hastanın ağrı yeri, kalça hareket açıklığı ve yürüyüş analizi değerlendirilir. Röntgen görüntülemesinde, asetabulumun açıları, femur başının ekleme yerleşimi ve yük taşıma çizgisi incelenir.

Gerekli durumlarda aşağıdaki tetkikler de tanıyı destekler:

  • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR): Labrum yırtığı veya kıkırdak hasarı olup olmadığını gösterir
  • MR Artrografi: Kalça içine kontrast verilerek labrumun daha detaylı incelenmesini sağlar
  • BT (Bilgisayarlı Tomografi): Üç boyutlu yapısal analiz ve cerrahi planlamada kullanılır

Doğru tanı, uygun tedavinin belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.

Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Tedavi planı, hastalığın derecesine, hastanın yaşına, aktivite düzeyine ve eşlik eden yapısal bozukluklara göre belirlenir. Erken tanı konulan hafif formlarda ameliyatsız yaklaşımlar işe yarayabilirken, yapısal bozukluğu ileri olan hastalarda cerrahi tedavi gerekebilir.

1. Konservatif (Cerrahi Dışı) Yaklaşımlar:

  • Fizik tedavi ve kas güçlendirme egzersizleri
  • Kalça çevresi dengeleyici kasların eğitimi
  • Ağrı kontrolü için analjezik ve antiinflamatuar ilaçlar
  • Günlük aktivitelerin düzenlenmesi
  • Spor aktivitelerinde modifikasyon (yüksek etkili sporlardan kaçınmak)

2. Cerrahi Tedavi:
Hafif veya orta düzeyde displazisi olan ve konservatif tedaviden fayda görmeyen hastalarda cerrahi düşünülür. En sık uygulanan cerrahi yöntem:

  • Periasetabular Osteotomi (PAO): Kalça yuvası, pelvik kemiklerden kontrollü olarak kesilerek yeni, daha ideal bir pozisyona getirilir ve bu yeni konumda sabitlenir. Amaç, femur başını daha iyi sararak yük dağılımını düzeltmek ve kireçlenme sürecini durdurmaktır.

PAO, genç hastalarda kalça eklemini koruyarak total kalça protezi ihtiyacını yıllarca öteleyebilir, hatta tamamen ortadan kaldırabilir.

Tedavi Edilmezse Ne Olur?

Asetabuler displazi tedavi edilmediğinde, zamanla eklemdeki yük dengesizliği artar. Bu durum önce labrum yırtıklarına, ardından da eklem yüzeyinde kıkırdak kaybına neden olur. Sonuç olarak hasta genç yaşta kalça kireçlenmesi (osteoartrit) ile karşılaşabilir. Bu da ilerleyen yıllarda total kalça protezi ihtiyacını doğurur.

Erken müdahale ile hem ağrı kontrol altına alınabilir hem de kalça ekleminin doğal yapısı korunabilir.

Sıkça Sorulan Sorular

Online Randevu